Assos Antik Limanı
Assos Antik kentinin tarihçesi M.Ö. 6.yy'a kadar gidiyor. Zamanında kent, yüzünü
denize dönmüş ve teraslarla iniliyormuş denize. Osmanlıların yerleşmesinden sonra
yerleşim ters istikamette gelişme göstermiş ve Behramkale köyü ortaya çıkmış.
Kent sönmüş bir volkanik tepe üzerine, andezit kayalıkları arasına, denizden 236
metre yüksekliğe kurulmuş. Assos'un etrafında bol bulunan andezit taşı kentin
inşasında kullanılmış. Assos taşı zor işlenen ama çok dayanıklı bir taş. Eskiler
onun için insan yiyen taş diyorlarmış. Bu taştan yapılan lahitler zamanında
Assos'dan ihraç edilen bir ürünmüş.
Assos'da arkeolojik ilk kazı 1881-1883 yıllarında Amerikalı bir arkeoloji grubu tarafından yapılmış.1981 yılında tekrar başlayan kazılarda ilk olarak nekrapol yani mezarlık ortaya çıkarılmış.
Akropolün kuzey köşesinde Osmanlı Sultanı I. Murat'ın 14. yüzyılda yaptırdığı tek kubbeli cami bulunuyor. Behramkale köyü sınırlarındaki Osmanlı döneminden kalma köprü tümüyle ayakta olup halen kullanılıyor.
Surlar
Kentin çevresi günümüzde de görülebilen 3200 metre uzunluğunda 20 metre yüksekliğinde surlarla çevrilidir. Surlar M.Ö. 4. yy'da inşa edilmiştir. Kente giriş ve çıkışı sağlayan iki ana kapı bulunmaktadır. Doğu ve batı kapılarının önündeki alan nekrapol(mezarlık) olarak kullanılmıştır. Nekrapolde basit mezarların yanı sıra görkemli anıtsal mezarlar da bulunmuştur.
Nekrapol
Nekrapolün 9 yüzyıl boyunca mezarlık olarak kullanıldığı tespit edilmiş.En eski gömülerde yakılan cesetlerin küllerinin küplere konulup ağızlarının kapanması şeklinde gömüldüğü görülmüş. Sonra daha büyük küplere ana karnındaki pozisyonda yerleştirilmiş ölüler. Küplerin içine ölü için hediyeler de konuluyormuş. Daha sonra lahit şeklinde mezarlar kullanılmış. Lahitler yüzeye yakın oldukları için kolayca ortaya çıkarılmış ve define avcıları tarafından soyulmuş çoğu. Lahitlerin içinde ele geçirilen, ölü için konulan hediyelerden en ilginci pişmiş topraktan yapılmış bir kadınlar orkestrası heykelciği.
Athena Tapınağı
Antik kentin en yüksek noktasında Athena Tapınağı bulunuyor. Arkaik çağ'da Anadolu'da
yapılan ilk ve tek dor düzenindeki tapınak, hala büyüleyici havasını koruyor.
Zeus’un kızı ve 12 Olimpos Tanrısından biri olan Athena kentin koruyucu
tanrıçasıymış. Sağlam sütunlardan çıkarılan örnek kalıplarla dökülen yeni sütunlar
ayakta. Karşınızda Midilli adası, görkemli Ege denizi, yüzünüzü okşayan rüzgar,
özellikle gün batımında sizi antik çağlara götürecek kadar etkileyici. Tapınağın
kutsal odasında bulunan tanrıça heykeli 1800'lü yıllarda Amerikalılar tarafından
götürülmüş.
Sütunların üzerlerindeki frizlerin(kabartmaların) bir kısmı Boston Müzesi, Louvre
Müzesi ve İstanbul Arkeoloji müzesinde saklanıyor. Kabartmalarda Herakles ile ilgili
bir hikaye anlatılıyor.
Amfi Tiyatro
Antik kentin güney yamacında Midilli Adası'na karşı kurulmuş tiyatronun bir deprem
sonucunda yıkıldığı tespit edilmiş. Doğal bir kaya oyuğuna yapılmış, tahmini 2500
kişilik olan tiyatro sonraki yıllarda taş ocağı olarak kullanılmış. Yapım tekniği ve
plan özellikleri açısından bir Roma çağı tiyatrosudur.
Tiyatronun yıkılan duvarları restorasyon sonucunda yeniden örüldü. Aslına uygun
oturma sıraları yeniden dökülerek yapıldı. Şu anda tiyatro 1500 kişiyi ağırlama
kapasitesinde ve çeşitli festival ve konserlere ev sahipliği yapabilmekte. İskeleye
inen yol üstünde, solda, giriş kapısını farkedeceksiniz tiyatronun.
Agora
Agora insanların biraraya geldiği kentin en hareketli yeri. Assos agorası farklı zamanlarda inşa edilmiş karşılıklı iki stoa ile çevrelenmişti. Stoalar üzeri kapalı, insanları güneşten ve yağmurdan koruyan yürüyüş ve oturma alanlarıydı. Ayrıca Agora etrafında spor eğitimi için inşa edilmiş gymnasion, bouleuterion(meclis binası), Bizans Kilisesi kalıntıları bulunmaktadır.